AdAnaLıyık
  Adana Tarihi
 

Adana Tarihi

ADANA TARİHİ
ILKÇAG

Arkeolojik çalismalar sonucu ortaya çikan bilgilere göre Çukurova Bölgesi’nde çok eski devirlerden beri yüksek kültürlü medeniyetlerin yasadiklari bilinmektedir.
Çukurova’nin belirgin tarihi Kitvanza Kralligi ile baslamaktadir. Bu konuda Hitit Devleti’ne ait kitabelerden bilgi alinmistir. Bu Krallik M.Ö. 1335 yillarinda Hititlerin himayesine girmistir.
Hitit Devleti’nin M.Ö. yaklasik 1191 – 1189 yillari arasinda batidan gelen akinlarla yikilmasi ile birçok küçük kralliklar ortaya çikmistir. Sirasiyla Kue Kralligi, Asurlular, Klikya Kralligi, Iranlilar, Makedonyalilar, Selokidler, Çukurova Korsanlari, Romalilar hakim olmustur. Romalilar zamaninda Çukurova ve Adana’nin gelistigi söylenebilir. Çünkü burada yapilan büyük köprüler, yollar ve sulama tesisleri ile basta Adana olmak üzere Çukurova oldukça gelismis ve önemli bir ticaret merkezi olmustur. Roma Imparatorlugunun yikilisi ile birlikte Ilk Çag devri de kapanmistir

ORTAÇAG

Romalilar’dan sonra Orta Çag’da Bizanslilar, Araplar, Selanikliler, Ermeniler, Misir Türk Memlük Devleti, Ramazanogullari buraya hakim olmuslardir.

Ramazanogullari Vakfiyesine göre bu dönemde; camiler, mescit ve medreselerle birlikte, yatili ve yatisiz yüksekokullar ve diger kültür kurumlari, saglik ve sosyal hizmet veren kurumlar yapilmis, büyük imar atilimlarina girisilmistir.


YENIÇAG

Yeni Çag döneminin sonunda ve Yakin Çag’da buraya Osmanli Imparatorlugu hakim olmustur. ( 1517 – 1918 )

19 y.y. Osmanli Imparatorlugu’nu yikmak üzere her türlü siyasi mücadeleye giren Ingiltere, Fransa ve Rusya, Osmanli Imparatorlugu’na baskaldiran Misir Valisi Mehmet Ali Pasa’ya yardim etmislerdir. Kisa bir dönem sonra ( 1840 ) buralari tekrar Osmanli Imparatorlugu’nun eline geçmistir. 1867 yilinda Idari Teskilat kurularak Adana Vilayet haline getirilmistir. 24 Aralik 1914’de Fransizlar antlasma hükümlerine göre Adana’ya girmislerdir. Daha sonra 20 Ekim 1921’de Ankara Antlasmasi ile 5 Ocak 1922’de Fransizlar Adana’yi terk etmek zorunda kalmislardir.



YAKINÇAG

Adana Isminin Kaynagi
Adana'ya ait en eski yazili kayitlara ilk defa, Anadolu yarimadasinin en köklü uygarliklarindan biri olan Hititlerin kaya kitabelerinde rastlanmaktadir. Bogazköy metinleri olarak bilinen M.Ö. 1650 yillara tarihlenen bir Hitit tabletinde, Adana havalisinden URU ADANIA yani ADANA BÖLGESI olarak bahsedilmektedir. Bu konuda sadece bu tablet dikkate alinacak olsa bile ADANA ismi en az 3640 yillik bir geçmise sahiptir.

Eski çaglarda Seyhan Nehri kiyilarinin bol miktarda sögüt agaci ile kapli olmasi ve bu agacin Mezopotamya kavimlerince AND agaci olarak taninmasi da yöre isminin olusumunda etkili oldugu kanaatini yaratmaktadir.

Yine baska bir görüse göre, ormanlik yörelerde yasadigina inanilan Firtina Tanrisi ADAD (Tesup) adinin, ormanlari bol Toroslar ile Seyhan nehri bölgesinin olusturdugu Adana yöresine isim olarak verilmis olduguna inanilmaktadir.

ADAD Hititler'in, TESUP da Suriye ve Mezopotamya kavimlerinin Firtina Tanrisidir.
Bu guruplar birbirlerinden düsünce, isim ve yazi tarzlarini alip verdikleri için bu gelisimin olmasi kuvvetle muhtemeldir. Firtina Tanrisi yagmuru, yagmurda bereketi getirdigi için bu bölgede çok sevilen, sayilan bir Tanri olarak yasamis ve ona izafeten bu bölgeye de URU ADANIA yani ADANIN bölgesi de denmis olmasi mümkündür.

Hititlerin etkisinde kalan Fenikeliler de Tarim ve Bitki Tanrisina ADONIS adini vermistir. ADONIS "EFENDI" anlamina gelmektedir. Bu yöre ile siki ticaret yapan ve buradaki zengin orman ve ova ürünleri ile ticaretlerini gelistiren Fenikeliler'in, bu yöreye ADONIS'in yeri demeleri adet haline gelmistir.

Sirasi ile bu bölgeye gelen her kavim, devlet ve gelisen her uygarlik kendi kültür anlayisi ve degerleri içerisinde beldelere isim vermis ve isimlerin anlamini açiklamistir. Homer'in Ilyada'sinda bu bölgeye Adana denilmistir. Yine batidan gelen kavimlerce, Adana'yi kendi ilahlari Uranüs'ün kurdugu ve ogullari Adanos ve Sarosa anlatilir. Adana dogulu kavimlere göre Firtina Tanrisi ADONIS'in yeridir.
Bütün bu inançlar çok tanrili eski çaglara aittir. Orta Çag’da özellikle M.S. 7. yüzyildan itibaren Islam ordularinin bu bölgeye gelisiyle yeni anlayislar içinde yeni tanimlar yapilmistir. Arap tarihçilerinden Ibnül Adim, Adana isminin de eski peygamberlerden Yasef’in torunu EZENE'den geldigini yazdigi "Halep Tarihi" isimli eserle kanitlamaya çalismaktadir. Orta Dogu’nun peygamberler bölgesi oldugu ve pek çok eski peygamberin bugünkü Anadolu sinirlari içinde yasamis oldugu hatirlanirsa, bu açiklamanin nasil gelistigini anlamakta kolay olur.

Daha ileriki yüzyillarda Karçinli-Zade Süleyman Sükrü Bey'in "Seyahat'ül-Kübra" adli kitabinda ise Adana'nin eski isminin "BATANA" oldugu ve Islamlik devrinde "ADANA"YA çevrildigi savunulmaktadir. Hatta bunun "Fi ezeneil arz" ayetinden esinlenerek yapildigini da açiklamalarina eklemektedir.

DANUNA isminin M.Ö. yasayan kavimlerce bu bölge için kullanildigi bilinen bir gerçektir. Bulunan kayitlarda da mevcuttur.

Hatta Danunalilarin yöre kurallarina ad ve paye verecek kadar kudretli olduklari da bilinmektedir. DANUNA adinin asirlar boyunca degiserek zamanla BATANA ve daha sonra ADANA olmasi da çok kuvvetle muhtemeldir.

Yöreye gelen Türkler'in, yüksek Toroslari asip güneye dogru sarkmalari sirasinda yöreye "Çukurova" adini vermeleri de doganin insanlara verdigi ilhamin güzel bir örnegidir. Toroslardan sonra adeta düz bir görünüm içinde çok tatli bir egimle Akdeniz'e kadar inen bu bereketli topraklar Türkler için "ÇUKUROVA" olarak bilinmistir. Günümüze kadar da böyle bilinmektedir.

Bölgenin tarihi adi olan Kilikya ve Silisya (Cilicia) da bu bölgede bulunan zengin Kilkin yani kireç ve yine çok bol olarak bulunan Silex yani çakmak tasi madenlerinden dolayi verilmistir. Bir baska ifade ile yöre, cografi özelliklere göre isimlendirilmistir.

Hatta topraklarinin bereketliliginin verdigi ilhamla ADANA-EDENA (Cennet Yöresi) ve karli daglar bu ilhami vermektedir.

Sümerlerden kalma "Gilgamis Destani"ndan bu yana devamli adi geçen, dikkat çeken yörenin adi da böylece sayisiz kaynaklara, sayisiz olaylara baglanarak çok renkli bir gelisim takip etmistir.
Osmanlilar idaresinde Adana birçok degisik yazilislarla kayitlara geçmistir. Bunlardan birkaçi: Erde-na, Edene, Ezene ve hatta Azana olarak eski olarak eski tahrir defterlerinde, sicil kayitlarinda ve fermanlarda yer almistir.

Gezici asiretlerin zorunlu olarak 1865'den itibaren devlet zoru ile bölgeye yerlestirilmesi ve topraga baglanmasi sirasinda Adana ismi ADANA olarak resmi kayitlarda yer almis ve tescil edilmistir.

Adana’nin Isgali ve Kurtulus Savasi

Büyük kayiplara sebep olan I. Dünya Savasi, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleri ile mücadeleye girisen Avrupa Devletleri arasinda ve Avrupa'da çikmistir.

Kisa zamanda mücadele bütün kitalara yayilmis ve Osmanli Imparatorlugu da bu savasin içine sürüklenmistir. Sonunda imparatorluk çökmüs, topraklan parçalanmis, anayurt bile düsman istilasi altinda kalmistir.

Bes cephede birden ve pek çok devlete karsi savasmak zorunda birakilan Osmanli Devleti, Mondros Ateskes Antlasmasi ile imparatorluk topraklarinin pek çogunu düsmana birakarak çekilmistir. Iste bu dönemde Suriye cephesinde kalan Türk Birligi, o cephede Yildirim Ordulari Komutani olarak bulunan Mustafa Kemal idaresinde Halep'e çekilerek, tamamen yok edilmekten kurtarilmistir.

Zamanin sadrazami Izzet Pasa tarafindan, o sirada grup komutani Liman Von Sanders'ten (Alman komutani) elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Pasa'ya devretmesi bildirilmis ve bu devir-teslim islerini gerçeklestirmek için 31 Ekim 1918'de Mustafa Kemal Pasa Adana'ya gelmistir.

Liman Von Sanders Pasa'nin "Yenildik. .. bizim için her sey bitti" sözüne karsilik, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Pasa "Savas müttefikler için bitmis olabilir ama bizi ilgilendiren savas, kendi istiklalimizin savasi, ancak simdi basliyor" karsiligini vermistir.

Iste bu sözlerin özetledigi ve vurguladigi mücadele yillari 1922'ye hatta politik anlasmalarin bitimine kadar yani 1923'e kadar sürmüstür.

Mustafa Kemal Pasa 31 Ekim 1918'de geldigi Adana'da 11 gün kalmis, etrafin ve halkin durumunu inceleyerek bunu Genel Kurmay Baskanligi'na bildirmistir.

Bu telgraflarda sadece mevcut durum degil, ileriye dönük düsünce ve uyarilar da yer almistir.
Iskenderun'a asker çikararak isgal tesebbüsünde bulunulursa Ingilizlere ates açilacagini zamanin hükümet ve basbakanina telgrafla bildiren Mustafa Kemal Pasa, ayni zamanda kendine bagli kumandanlara da benzer bir emir vermistir.

Tarihi açidan bakilacak olursa, Adana'dan verilen bu ilk emir Türk Kurtulus Savasi'nin ilk emridir. Nitekim, 15 Mart 1923'te Adana'ya tekrar gelen Mustafa Kemal Pasa bu durumu su sözleriyle toplum ve tarih önünde kanitlamistir: "Bende bu vekayiin ilk hiss-i tesebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana'da vücut bulmustur."

Adana'dan Istanbul'a gönderilen telgraflarin hiçbir olumlu etkisi olmadigi gibi, kisa bir süre sonra Yildirim Ordulari Grubu ve 7. Ordu Karargâhi lagvedilmis ve Mustafa Kemal Pasa Istanbul'a çagrilmistir.

Adanalilar, Istanbul Hükümetinin 23 Kasim 1918 tarihli, Adana ve dolaylarinin bosaltilmasini zorunlu kilan kararini büyük tepki ile karsilamislardir. Durumu protesto eden, böyle bir harekâtin yaratacagi vahim hadiseleri vurgulayan bir telgraf dönemin Içisleri Bakanina yollanmistir.

Kisa bir süre sonra isgal kuvvetleri Mersin Limanindan Çukurova'ya girmis, tüm kilit noktalari kontrol altina almis ve sonra Adana'yi isgal etmislerdir. Bu isgal sirasinda Türklere ait bütün sembol, arma, isaret ve levhalar yok edilmis ve sistemli sekilde Türk Halkinin soykirimi yoluna gidilmistir.

Fransiz isgal kuvvetleri tarafindan yine çok planli ve kati bir sekilde uygulanan diger bir islem de Adana, Çukurova ve civari bölgelere Ermenilerin yerlestirilmesi olmustur. 1915 yillarinda yani I. Dünya Savasi sirasinda Anadolu'nun Dogu yöresinde isyan eden Türk Halkini öldürüp, iskence eden ve Ruslara yardim ederek ülke içinde 5. kol olarak çalisan Ermenilerin 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile Suriye'ye zorunlu göçleri saglanmistir.

1918'de Adana ve Çukurova'yi isgal eden Fransizlar kendi birlikleri içinde özellikle Ermeni askerleri getirdikleri gibi, Suriye'den 70 bin Ermeni'yi Adana'ya, 12 binini Dörtyol'a, 8 binini Saimbeyli'ye yerlestirmislerdir. Hatta Antep ve Maras çevresine de 50 binden fazla Ermeni getirilmistir. Bütün bu gayretler adeta I. Haçli Seferi sirasinda oldugu gibi yine Avrupa devletlerine bu bölgede "ileri karakol" görevim görecek bir Ermeni Kralliginin yeniden olusturulmasi içindi.

1918-1919 yillarinda Adana'da tam bir terör ve cinayet dönemi yasanmistir. Bunlar arasinda Abdiaga çiftligi olaylari, sehir içi cinayetleri, Tasköprü'de Türklerin çarmiha gerilisi ve kirbaçlanarak iskence yapilmasi gibi olaylar toplum suurundan ve hatirasindan çikmayacak olaylar haline gelmistir.
Bunca terör ve baski arasinda Adana ve yöredeki Türkler, örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teskilatini olusturmuslardir.

Çukurova, bölgelere ayrilarak, her bölgeye milis kuvvetleri ve komutani atanmis ve tüm yöre bu milli direnme ve mücadele teskilatinin denetimine girmistir.

Subat 1920'den itibaren milli kuvvetler düsmana karsi zaferler kazanmaya baslamis ve her zafer daha iyi bir örgütlenme ve daha yüksek bir moral kuvveti saglamistir.

1920'de Toroslar'dan Fransizlara saldiri baslatilmistir. Sonuçta 27 Mayis 1920'de Fransiz ordulari komutani Mehil, milli kuvvetler tarafindan esir alinmistir. "Karbogazi Olayi" olarak bilinen olay, Kuvay-i Milliye'nin ilk siyasi zaferidir. Bunu takiben 28 Mayis 1920'de Fransizlar Mersin-Adana hattina çekilmisler ve kuzey Çukurova (Kozan ve diger daglik bölgeler) tamamen kurtarilmistir. Düzlük, ovalik yörelerde Ermeniler zulüm ve siddeti arttirmislar ve sayisiz cinayetleri islemislerdir.
10 Temmuz 1920'de Ermeniler tarafindan Türklere karsi büyük bir siddet ve soykirim harekatina girisilmis ve bu harekat sonucu onbinlerce Türk Toroslar'a dogru kaçmistir. Dört gün süren bu hareket tarihte "Kaç Kaç" olayi olarak isimlendirilmistir.

5 Agustos 1920'de Mustafa Kemal Pasa, Fevzi Bey (Çakmak) ve Milletvekilleri Pozanti'ya gelmis ve orayi il haline getirerek Pozanti Kongresini yapmislardir. Daha büyük direnise geçen Türkler çok büyük kayiplar vermislerdir. Buna ragmen Kasim 1920 sonlarinda Fransizlari agir yenilgiye ugratmayi basarmislardir. Sonuç olarak Fransa, TBMM hükümetini resmen taniyarak baris yoluna gitmistir.

Türk-Fransiz Baris Antlasmasi, 20 Ekim 1921'de Ankara'da yapilmistir.
Bu antlasma geregince 5 Ocak 1922'de Fransizlar Çukurova'dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmislerdir. Fransizlarla gidemeyen veya yerli olan Ermeniler de bölgeden kaçmislardir. Bunlardan 120 bini tekrar Suriye'ye, 30 bini Kibris veya Istanbul'a gitmislerdir.

5 Ocak 1922 kurtulusunu kutlama amaci ile Büyük Saat ile Ulu Camii arasina çok büyük bir bayrak çekilmis ve daha sonra bu bayrak çekilmesi olayi il'in kurtulus günlerinde tekrarlanmistir. Bayrak Adana'nin simgesi haline gelmistir.

Adana ve Çukurova halki milli kuvvetlere katilarak yurdun diger cephelerinde de çarpismis ve anavatani düsmandan kurtarma mücadelesinde sonuna kadar yer almislardir.

 
 
  Bugün 6 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol